Normal Ne Ki?

Kendi ohalimi ilan edip kendi kendimi karantinaya aldığım bugünlerde sürekli bütün bunlar geçtiğinde nasıl normale nasıl döneceğiz diye düşünüyorum. Fakat bu olanlardan sonra normal ne olabilir ki?

Şu anda bile normal hangisi bilemiyorum. Bütün bir günü yatağa uzanıp dişlerimi sıkarak tavana bakmakla geçirmek ve bunu yaparken şu an ana eylem hangisi, dişlerimi sıkmak mı tavana bakmak mı diye düşünmek mi? Bir gün içinde sıfırdan bir öyküyü yazıp bitirmek mi? 

Bazı günler kafamda bitmeyen listeler. Yapabileceğim, yapılacak, yapmak istediğim ne çok şey var. Hepsi için zaman da var. Peki ben ne yapıyorum? Listemi düşünmeye saatler harcayıp hiçbir şey yapmamış olarak günü bitiriyorum. 

Bazı günler de sabahtan başlayıp bir sürü iş bitiriyorum. Ders hazırlıyorum, ders anlatıyorum, kitap okuyorum, bir şeyler yazıyorum, yoga yapıyorum, yemek yapıyorum, dans ediyorum. 

Anladım ki artık normal günden güne değişen bir şey olacak. 

Marketten dönerken yaşlı bir kadına yeterli mesafeyi verebilmek için park halindeki bir aracın diğer tarafına geçtim otomatik bir hamleyle. Sosyal mesafeyi ne çabuk içselleştirmişim diye düşündüm kaldırıma geri dönerken. 

Markette insanların bana korku dolu gözlerle bakmalarını, geçmem için kenara çekilip beklemelerini hiç yadırgamadım. Epeydir markete gitmediğim için bugün ilk defa gördüğüm yerdeki 1,5 metre mesafe işaretlerini de yadırgamadım. Hemen uyum sağladım. Hissiz bir uyum. Takdirsiz. Çünkü bugünkü normali yapmışlar işte sonuçta. Zaten olması gerekeni. Benim de yapmam gereken, normal olarak, uymak. 

Yoğun hislerle hissizlikler arasında savrulup duruyorum. Bir hayalimde asla başarılı olamamış alkolik bir hiç olarak ölüp gidiyorum, bir diğerinde bütün bu yaşadıklarımdan aldığım derslerle dönüşüp kendini üretime adamış bir guru olarak yükseliyorum. Hayallerimin normali yok. Uçtan uca savruluyorlar benimle birlikte. 

Orta yola gelemiyorum bu aralar. Bugün markete gitmemin tek sebebi içki almaktı. Gidip gitmemek arasında gidip gelirken sordum kendime "yani gerçekten sırf alkol uğruna hayatını riske atacak mısın?" Gerizekalı mısın? 

Cevap belli. 

Gerizekalı zihnim beni en çok bu ölüm fikriyle kandırıyor. Ya son günlerini yaşıyorsan? Tadını çıkarsan daha iyi değil mi? 

Kendine şefkatin sınırı nerede? Disiplinli bir ebeveyn gibi kendine kurallar koyup aşırılıklarını denetim altına mı almalı? Yoksa kaprislerine, arzularına bir izleyici olarak izin mi vermeli? Kendime kurallar koyduğumda, kendime bir takım şeyleri yasakladığımda içimde alevler yükseliyor. Bu da kendime şiddet değil mi? Öte yandan zararlı olduğunu bile bile bir takım alışkanlıkları sürdürmek de öyle. 

Çocuğunu ölesiye şımartıp hiperaktivite yalanının ardına sığınan, yarattıkları eserin sorumluluğunu almayan ebeveynler gibiyim. Çok şımarttım kendimi. Bu aralar normalim bu. 

Hiç yorum yok: