Yin & Yang

Benim baktığım yerden hayatın bir tek kuralı var: denge. Hayatımızın büyük bir kısmını bir uçtan diğerine savrularak geçiriyor, şanslıysak yapmamız gereken tek şeyin ortaya, merkeze, dengeye gelebilmek için elimizden gelenin en iyisini yapmak olduğunu görüyor ve harekete geçiyoruz. Doğanın dengesine hayran kalıp da ondan çok da farklı olmayan insan doğasının denge ihtiyacını görmemiz neden bu kadar zaman alıyor acaba?

Tam da her şeyin aşırıya kaçtığı bir dönemde tüm dünya bir virüs salgınına tutuldu. Aşırı tüketim, aşırı kirlilik, aşırı saldırganlık. Aşırı bir yang hali. Haddinden fazla eril enerji. Doğa bilir ki yin ile yangı, eril ile dişili dengede tutmak gerekir. Hayat bizi yin olmaya itiyor bu günlerde. Durmaya, dinlenmeye, tüketimi azaltmaya, hem içten hem dıştan temizliğe, içimize dönmeye, sevgi, şefkat, merhamet duymaya, önce kendimize, sonra birbirimize annelik etmeye. 

Yin bırakabilmektir. Çaresizce teslim olmak değil. Gereksiz direnmeyi, beyhude mücadeleyi bırakmak. Suyun içinde çırpınmak yerine suya sırt üstü uzanmak gibi. Korkuya, kaygıya, telaşa kapılmayı bırakmak, üzerine düşen her şeyi yapabildiğin kadarıyla yaptıktan sonra sakin bir şekilde durmak. Kasılmadan, titremeden, nefesi tutmadan.

Yaşamın akabilmesi için bu dişil enerjiye çok fazla ihtiyacı var şu anda. O yüzden yin zamanı. Kendimize, birbirimize, yeryüzüne anne olma zamanı. Kucağımıza yatırıp usulca saçlarını okşama, tatlı tatlı şarkı söyleme zamanı. Artık biraz durma zamanı. 

Hiç yorum yok: